30 Mart 2011 Çarşamba

Yeniden Doğmak

- Kabuğundan çıkmaya çalışan bir civciv.
- Çiçekten meyveye dönen domates.
- Annesi tarafından yalanan bir buzağı.
- Bir bebeğin başındaki, ilerde saç olacak tüyleri.
...................................................

- Sıgarayı bırakmak.
- Sevgiliye elvada demek.
- Arkadaşının "arkandaki daş" olmadığını anladıktan sonra, kendi yoluna gitmek.
- Baharın gelmesi.
- Teoriden pratiğe geçmek.
- Oturmayı bırakıp ayağa kalkacak gücü bulmak bacaklarında.
.
.
.
.
Zümrüd-ü anka kuşu gibi değil belki ama kartal gibi, yeniden doğmak...

16 Mart 2011 Çarşamba

Haklısın Pargalı

Bazan kalem tutacak el'e, bazan kazma sallayacak el'e ihtiyaç vardır. Kazma sallayacak el'e kalem vermemek gerektiği gibi, kalem tutacak el'e de kazma vermemek gerek.
Haklısın pargalı devşirme İbrahim.

2 Mart 2011 Çarşamba

Dinleyiniz Beğeneceksiniz

Tüme varalım mı? biraz :)

Sazın tınısını sevdiğimi anladığım yaşlar 13 civarıydı.
Okul dönemimde ve hayat içerisinde kürt arkadaşlarım oldu.
Ahmet Kaya dinlemekten hoşlandığımı anlamam, lise-yüksekokul civarına denk düşer.

Pek alevi arkadaşlarım olduğunu söyleyemem ama Aşık Mahsuni Şerif'in sazı ve sözü kullanmayı bilmesini sevdim. Ayrıca alevi arkadaşlar "konuşabildiğim" arkadaşlar arasındadır.
Konuşabilmeyi çok önemserim ben. Konuşabilmeyi çok insani bulurum, anlaşabilmek çok önemli değildir, önemli olan konuşabiliyor olmam. Konuşabiliyorsam, anlaşabildiğim bir şeyler de var demektir ayrıca.

Bi arkadaşım benim böyle takıntılarımın olmayışını "önyargılı" olmadığıma bağlıyordu, konuşabilmekten öte, kendisiyle konuşmaktan zevk aldığım, kürt bir arkadaşım.
Benim açıklamam ise çok basit; doğarken bize sormuyorlar ki hangi milletten olmak istediğimizi.

İlk minübüste denk geldim. Çok içten bi ses, saz eşliğinde bir türkü söylüyordu.

Kızlı erkekli bi grupla bir yılbaşı gecesi(2010'a girerken) sazıyla bize eşlik eden arkadaştan, "elfida"yı söylemesini istedim. Amaa diyordum, Haluk Leventin değil, sazıyla söyleyen birisi var onunki olsun, ismini dahi bilmiyordum henüz. Arkadaş ismini söyledi, bildiği kadar söylemeye çalıştı. İnternete girdik ve evet o ses, o içtenlik, o türkü.

İlerleyen günlerde kendisini canlı izleme şansım da oldu.
Sanki, denize atlıyor ve yüzüyordu sazıyla bütünleşirken.
Sanki, un'a katılan su oluyordu, sazını çalarak türkülerini söylerken.
Sanki, çayın içindeki şeker oluyordu, kayboluyordu, mest oluyordu mest ettiğini çokta umursamadan...

Dezavantajı avantaja dönüştürebilenlerdir kendisi aynı zamanda, bere yakışıyor :).
Bazan bıyıklıdır, dudak altında minik sakal aksesuarıyla.
Genelde siyah tişörtler giyer.
Halktan biridir, armani baskılı tişörtleri giyerken, belki farkında bile değildi üzerinden yapılacak polemiklerin.
İlk canlı performansını dinlediğimde, yanımdaki arkadaşa: "Ahmet Kaya, Mahsuni Şerif karışımı biri lan bu" dediğimi hatırlıyorum.

Arayın, bulun, denk gelin, dinleyin, yaşayın kendisini.
O, şimdi(bizimle aynı zaman diliminde var olan).
O, bugün.
O, canlı.
O, Beşir
Ama daha çok,
O, HOZAN BEŞİR.